27 Haziran 2012 Çarşamba

YANlış bakMAK

yamuk bakmak değil. tersten bakmak ya da bakmamak da değil. bildiğin yanlış bakmak, yanılarak yani. yanılmak diye bi şey var bence, hani kelimeleri bir yana bırakırsak. oomaygad! çok yanılmışım lan. özür dilerim. bu bir oyun olsaydı eğlenmek için filan, ihtiyaç için ya da, iyiydi. iki damla suya girince -evet susuyormuşum- o suda boğuldu yanlışlar. bir kaşık suda boğulabiliyorlarmış demek. o yanlışlar bir sürü doğru götürdü mü bilemem ama. neyse. ben çok güzel yanlış bakarım, demem o. yanılgı. düzeltmek. birden gelen "-haaaaa"lar.

bugün yüzdüm bir sürü. denizi pek severim. bir o kadar da korkarım. iyi yüzerim, ama korkarım. çok su var be. ondan. neyse. o taşlar var ya, böyle büyük büyük kayalar, onlar bile yontuluyor be diye düşündüm bugün denizdeyken. deniz kenarındayken. sonra denizin kenarına oturdum - sular bi ileri bi geri gidiyor, benim mayoya bi sürü taş doluyor çekiliyor. koca taş, inanası gelmiyor insanın. hem sonra, deniz kenarında, kırılmış şişelerin parçalarının kenarlarının o taşlar gibi yumuşadığını gördüm. yumuşak geçişli kenar iyidir bence. o denize baka baka suyun dibini gördüm ben. aşağıda yine taş toprak tabi ama. sonra her şeyin suya yansıdığını gördüm, daha doğrusu suya yansıyanın sırf ben değil, her şey olduğunu gördüm. suya yansımayan şeylerin suya yansıma olasılıklarının ışığa bağlı olduğunu.. ohaaa dedim yaa, oha yani. bu dünya benim için ohaa'lardan oluşmakta çoğu zaman. şaşkınlık, naiflik, biraz odunluk. hehe. öyle valla. oluşmakta-dır. taşlar bir zamanlar öyle değildir. kayalar bile yontulur. su çok şeydir. deniz korkutucudur, ama bazı şeyleri boğmak için iyidir. yeşil, bulduğu yerden fışkırır. her yer/şey/olay/durum nefes alır. nefes vermek boğulmanın kendisine yakındır. nefesini tutmak, çok başka yerlere gitmeye/gitmek istemeye benzer. nefesini tutmak, istemeye benzer.

vesaire.